2 Nisan 2014 Çarşamba

Neden Eşçinsel Bir Yaşam İstemiyorum?


Ben açıldıktan yaklaşık 1 ay sonra hornette buldum kendimi. Ne zaman kendimi bir konuda eksik hissetsem hornete giriyor veya sevgilim olsun istiyordum. Her seferinde de 30-40 yaşındaki amcaların seks teklifleriyle karşılaşıyor, reddediyordum. İşin içinde belki benim anlayamayacağımdan da büyük bir durum vardı; belki 18-30 yaşına kadar pek bir sorun olmasa da 30 yaşından sonra eşcinsel bireylerin seks düşkünlüğü artıyor ve saplantı haline getiriyorlardı. Bunu düşündüm, epey biir süre… Bu arada pandacımla konuştuk. Yavrum isteklerimiz fazla ön planda napalım dedi. O konuşmadan sonra ben ilişki kavramını sorgulamaya çalıştım. Çevremde hiç adam akıllı, uzun süren bir eşcinsel ilişkisi yoktu maalesef. Ama baktığım heteroseksüel ilişkierde seks bizdeki kadar ön planda değildi. Kimse ilk tanışmada “a/p ?” veya “hadi bizim eve gidelim” demiyordu. Veyahut, bedensel özelliklerdeki kaslı, sarı saçlı vs vs özellikler orada sanki daha önemsizdi.

Aradığım eşdeki özellikleri sıralayım istedim. Kendimde olmayan bütün özelliklerin onda olmasını istiyordum. Güçlü olsun, havalı olsun, cool olsun… Ama ikimizde de ne yazık ki güç duygusu yoktu. Olamazdı, bunu nasıl halledecektim?

Açıldıktan 1.5 ay sonra babam ve ben umreye gittik. Artık olaylar yatışmış, babam çok da takmıyordu beni. Kuran’ı daha yakından tanıma fırsatı buldum orada. Herkesin dini kendinedir bu konuda fazla bir yorum yapmak istemiyorum ancak “Görmez misiniz?” “Bilmez misiniz?” çağrısı adeta bana yapılıyordu.

Deneyimlediğim bu olaylardan sonra dünya sağlık örgütünün karar alma mekanizmasını inceledim. Ben eşcinselliğin kesinlikle bir hastalık olduğunu düşünmüyordum! Ki hala da düşünmüyorum! Dünya sağlık örgütünün bazı kararlarını siyasi baskıdan ötürü aldığını gördüm.  Eğer ki bunu bir hastalık olarak saysa, Amerika’da bir sürü çalışan ben hastayım bana maaş bağlayın, veyahut ayrıcalık tanıyın diye çalışmak istemeyeceğini öğrendim. Ki şunu da tekrar etmek isterim, ben eşcinselliği asla bir hastalık olarak görmedim ve hala da görmüyorum.



Eşcinsel derneklerini araştırdım, bunun değişmeyeceğini söylüyorlardı. Değişimi gerçekten isteyen bir insanı yalnız ve çaresiz duruma düşürüyorlardı. O aralar eşcinsel dernekleri benim için artık ilahlaşmışlardı ve ne derse desin kaide oydu. Ama burada bir eksiğimiz vardı;

Bütün erkek eşcinsel bireylerin sorunları hemen hemen aynıydı. Eşcinsel dernekleri bu sorunları görmüyor veya görmezden geliyordu. Bende de olduğu gibi çoğu ailesinden kopuktu. Ben küçükken “keşke babam ölse” diye düşünen bir insandım. İnsandan ziyade yararlı bir mobilya parçasıydı o benim için. Konuştuğum bir çok eşcinselin babasıyla sorunları vardı. Anne,bizim ailede fazla baskındı sürekli dırdırlanır, babamla olan sıkıntıları küçücük yaşıma rağmen bana anlatırdı. Bende annemle bir olup babama kin, nefret duygusu pompalardım. Diğer bir sorunum girişimcilikteydi. Özellikle diğer erkeklerle rekabet söz konusu olduğunda bu iş daha da zorlaşırdı. Pisuvarda yakınında başka bir insan varken işemek de ayrı bir rekabet konusuydu. İdrar boşaltmak; girişken olabilmenin ve kendini ortaya koyabilmenin bir çeşidiydi benim için. Öyle haller olurdu ki, iki insanın oturduğu metro koltuklarında, “pardon şuraya geçebilir miyim” dahi diyemezdim. Diğer eşcinsel arkadaşlarımda da benzer sorunlar vardı. Küçüklüğümde eşcinsel olduğum için ağır hakaretlere maruz kalmıştım. O yaşlardaki çocuğun direkt kişiliğine yapılan bu saldırı sadece benim değil, bütün eşcinsel bireyler için aşağılık ve kendini küçük görme durumunu ortaya çıkarmıştı. Babamdan şimdiye kadar hiçbir şey istememiştim. Varsa yoksa yüzeysel ve yeteri kadar bir diyaloğumuz vardı. Ölse haberim olurdu yani. Bütün gay arkadaşlarımın da baba konusunda çıkmazları vardı. Bunları ben bir dernek başkanı olmadan görebilmekteyken, oradaki o dernek başkanları bu konuda en ufak bir bilgi sahibi bile değillerdi maalesef.

Bu kadar bilginin farkında bile olmayan ben; sadece eşcinsel arkadaşlarımla konuşarak korkularımızın, yaşadıklarımızın ne kadar da benzer olduğunu anladım. Aslında babamdan kaynaklanan erkeklere erişememe durumunu taa küçükken erotize etmiştim de farkında değildim.

Bundan sonra gelişen süreçte babama terapi görmek istediğimi ama bir sürü kötü niyetli paragöz insanın olduğunu söyledim. Önyargılıydım, o terapistlerin bana bir şey yapamayacağını düşündüğümü ilettim babama. Anlayışla karşıladı. Sen istediğin zaman terapiyi sonlandırırız ve istediğin zaman psikoloğu değiştiririz dedi ve söz verdi. Sen bul, ben götüreyim dedi. Ben Hacettepeden bir profesör buldum ama bir kere gittikten sonra beni sarmadı. Sonra babam başka birisini önerdi ve ona gittik. Ondan beri de aynı psikologla devam ediyoruz.


Not: Kişisel sorularınız için sayfanın solundaki e mail yoluyla bana ulaşabilirsiniz.