Ben açıldıktan
yaklaşık 1 ay sonra hornette buldum kendimi. Ne zaman kendimi bir konuda eksik
hissetsem hornete giriyor veya sevgilim olsun istiyordum. Her seferinde de
30-40 yaşındaki amcaların seks teklifleriyle karşılaşıyor, reddediyordum. İşin
içinde belki benim anlayamayacağımdan da büyük bir durum vardı; belki 18-30
yaşına kadar pek bir sorun olmasa da 30 yaşından sonra eşcinsel bireylerin seks
düşkünlüğü artıyor ve saplantı haline getiriyorlardı. Bunu düşündüm, epey biir
süre… Bu arada pandacımla konuştuk. Yavrum isteklerimiz fazla ön planda napalım
dedi. O konuşmadan sonra ben ilişki kavramını sorgulamaya çalıştım. Çevremde
hiç adam akıllı, uzun süren bir eşcinsel ilişkisi yoktu maalesef. Ama baktığım
heteroseksüel ilişkierde seks bizdeki kadar ön planda değildi. Kimse ilk
tanışmada “a/p ?” veya “hadi bizim eve gidelim” demiyordu. Veyahut, bedensel
özelliklerdeki kaslı, sarı saçlı vs vs özellikler orada sanki daha önemsizdi.
Aradığım eşdeki
özellikleri sıralayım istedim. Kendimde olmayan bütün özelliklerin onda
olmasını istiyordum. Güçlü olsun, havalı olsun, cool olsun… Ama ikimizde de ne
yazık ki güç duygusu yoktu. Olamazdı, bunu nasıl halledecektim?
Açıldıktan 1.5 ay
sonra babam ve ben umreye gittik. Artık olaylar yatışmış, babam çok da
takmıyordu beni. Kuran’ı daha yakından tanıma fırsatı buldum orada. Herkesin
dini kendinedir bu konuda fazla bir yorum yapmak istemiyorum ancak “Görmez
misiniz?” “Bilmez misiniz?” çağrısı adeta bana yapılıyordu.
Deneyimlediğim bu
olaylardan sonra dünya sağlık örgütünün karar alma mekanizmasını inceledim. Ben
eşcinselliğin kesinlikle bir hastalık olduğunu düşünmüyordum! Ki hala da
düşünmüyorum! Dünya sağlık örgütünün bazı kararlarını siyasi baskıdan ötürü
aldığını gördüm. Eğer ki bunu bir
hastalık olarak saysa, Amerika’da bir sürü çalışan ben hastayım bana maaş
bağlayın, veyahut ayrıcalık tanıyın diye çalışmak istemeyeceğini öğrendim. Ki
şunu da tekrar etmek isterim, ben eşcinselliği asla bir hastalık olarak
görmedim ve hala da görmüyorum.
Eşcinsel
derneklerini araştırdım, bunun değişmeyeceğini söylüyorlardı. Değişimi
gerçekten isteyen bir insanı yalnız ve çaresiz duruma düşürüyorlardı. O aralar
eşcinsel dernekleri benim için artık ilahlaşmışlardı ve ne derse desin kaide
oydu. Ama burada bir eksiğimiz vardı;
Bütün erkek
eşcinsel bireylerin sorunları hemen hemen aynıydı. Eşcinsel dernekleri bu
sorunları görmüyor veya görmezden geliyordu. Bende de olduğu gibi çoğu
ailesinden kopuktu. Ben küçükken “keşke babam ölse” diye düşünen bir insandım. İnsandan
ziyade yararlı bir mobilya parçasıydı o benim için. Konuştuğum bir çok
eşcinselin babasıyla sorunları vardı. Anne,bizim ailede fazla baskındı sürekli
dırdırlanır, babamla olan sıkıntıları küçücük yaşıma rağmen bana anlatırdı. Bende
annemle bir olup babama kin, nefret duygusu pompalardım. Diğer bir sorunum
girişimcilikteydi. Özellikle diğer erkeklerle rekabet söz konusu olduğunda bu
iş daha da zorlaşırdı. Pisuvarda yakınında başka bir insan varken işemek de
ayrı bir rekabet konusuydu. İdrar boşaltmak; girişken olabilmenin ve kendini
ortaya koyabilmenin bir çeşidiydi benim için. Öyle haller olurdu ki, iki
insanın oturduğu metro koltuklarında, “pardon şuraya geçebilir miyim” dahi
diyemezdim. Diğer eşcinsel arkadaşlarımda da benzer sorunlar vardı.
Küçüklüğümde eşcinsel olduğum için ağır hakaretlere maruz kalmıştım. O
yaşlardaki çocuğun direkt kişiliğine yapılan bu saldırı sadece benim değil,
bütün eşcinsel bireyler için aşağılık ve kendini küçük görme durumunu ortaya
çıkarmıştı. Babamdan şimdiye kadar hiçbir şey istememiştim. Varsa yoksa
yüzeysel ve yeteri kadar bir diyaloğumuz vardı. Ölse haberim olurdu yani. Bütün
gay arkadaşlarımın da baba konusunda çıkmazları vardı. Bunları ben bir dernek
başkanı olmadan görebilmekteyken, oradaki o dernek başkanları bu konuda en ufak
bir bilgi sahibi bile değillerdi maalesef.
Bu kadar bilginin
farkında bile olmayan ben; sadece eşcinsel arkadaşlarımla konuşarak
korkularımızın, yaşadıklarımızın ne kadar da benzer olduğunu anladım. Aslında
babamdan kaynaklanan erkeklere erişememe durumunu taa küçükken erotize etmiştim
de farkında değildim.
Bundan sonra
gelişen süreçte babama terapi görmek istediğimi ama bir sürü kötü niyetli
paragöz insanın olduğunu söyledim. Önyargılıydım, o terapistlerin bana bir şey yapamayacağını
düşündüğümü ilettim babama. Anlayışla karşıladı. Sen istediğin zaman terapiyi
sonlandırırız ve istediğin zaman psikoloğu değiştiririz dedi ve söz verdi. Sen
bul, ben götüreyim dedi. Ben Hacettepeden bir profesör buldum ama bir kere
gittikten sonra beni sarmadı. Sonra babam başka birisini önerdi ve ona gittik.
Ondan beri de aynı psikologla devam ediyoruz.
Not: Kişisel
sorularınız için sayfanın solundaki e mail yoluyla bana ulaşabilirsiniz.