1. Bölümden hatırlayacağınız üzere duştan çıktıktan sonra
babamı salonda otururken buldum. Bornozla salona gelen ben, o an anladım işte,
bir şeylerin kötü gittiğini…
“Hadi üstünü giy de gel konuşalım” dedi babam. Üstümü büyük
bir tereddüt ve korkuyla giyindim. Komodinin üzerine koyduğum telefona ilişti
bir ara gözüm, bir sürü çamaşırın arasında ters dönmüş bir telefon… Bir anda
bende şimşekler çaktı tabii “remember remember the fifth of remember” oldum…
Ben o telefonu ters koymamıştım ki! Babam telefonumu kurcalamıştı, açık, net.
Salona geçtim. Babam bana bakıyordu, pek melüldü, sakin
sakin “otur” dedi.
“Oğlum, biz aile olarak pek fazla bir şeyi paylaşamadık
seninle, okuldan gelip doğru odana geçiyorsun, telefon elinden düşmüyor.
Korkuyorum… Geçen annenle konuştuk, uyuşturucu aldığını ve gay barlara
gittiğini söyledi, eve de geç geliyormuşsun. Bunları konuşmalıyız. Uyuşturucu
içiyor musun?” diye bir konuşma geldi babamdan. Hayatımda aklıma Ankara’da gay
bar olabileceği veya oraya gideceğim hiç geçmezdi. Bu neyin nesiydi şimdi?
Sigara bile içmeyen ve hatta sigaradan nefret eden ben, neden böyle bir
töhmetin altında kalıyordum ki? “Bakalım bunun da kokusu pek yakında çıkar”
dedim ve gelen konuşma sırasına yanıt vermek adına konuşmaya başladım.
“Baba neden böyle bir düşünceye kapıldınız bilmiyorum ama
hayatımda uyuşturucu nedir bilmem ve hiç de gay bara gitmedim” dedim. “Annemi
bilirsin biraz abartır. Geçen konsere gittik, ondan geç kaldım. Eh o kadar da
sosyal hayatım olsun ama dimi?” diyerekte suçsuz olduğuma inanmasını umdum. Hani gerçekten de suçsuzdum, hayatımda bir kere bile uyuşturucu kullansam ve ya gay bara gitmiş olsam içim acımayacaktı. Bu ileriki konuşmalarda bana bir zırh olacaktı emindim.
“Burutus, gay arkadaşlarınla mesajlaşıyorsun, onlara
taktikler veriyorsun, telefonunda bir sürü erkek resmi var. Neden o insanlarla
konuşuyorsun? Sana ne onlardan? (ağlayarak) Oğlum beni korkutuyorsun...”
Babamın ağlama konfigürasyonuna ek olarak ne diyeceğimi
bilemedim. Ben sadece o insanların aktivistiyim diyebildim ve o zaten benim
lafımı hemencecik böldü:
“Oğlum böyle tercihlerin mi var?”
“Hayır yok” diyebildim anca, sonuçta yanlış gelen bir
soruydu. Bu işin bir tercih olmadığını, kimse böylesine zorlu bir hayatı tercih
edemeyeceğini anlamalıydı. Yalan söylemediğim için içim rahattı ve “Hayır yok”
diyerek olayın kapanacağını umdum ama hiç de öyle olmadı…
Bu olay ve peşi sıra gelen olaylar daha karmaşık dönemlere
ve depresyonlara gebe idi…
3’ü bekleyin bebişlerim …
Sevgiler pıtırcıklar. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Koccamaaaan
Öpüldünüz. Muaaah
Ayy 3ü çok merak ettim şimdi. İyi ya baban evde fırtına falan koparmamış allahtan.
YanıtlaSilBazen sessizlik, fırtınanın ön adıdır. Fırtına için illa sese ihtiyaç yoktur. Ya aniden bastıran fırtınalar?
SilMerakla beklicem brütüscüm ilk yazını okudum devamını da okumak istiyorum :):)
YanıtlaSilYağız :):)
Çok teşekkür ederim bebeyim okuduğun için... 3. yazıyı hemmen yüklüyorum. Ama dananın kuyruğu sanırım bir sonrakinde kopacak
Sil