“Söz mü?”
“Söz”
“Erkek sözü mü?”
“Erkek sözü”
Erkeklik esastı coğrafyamızda. Erkek sözü verir, erkeğe
yakışan oyunlar oynardık. Erkek, mutfağa girmez denirdi, girmezdik… Erkekliğin
bu denli vurgulandığı bu coğrafyada, erkek gibi davranmak için elimizden geleni
yapardık. İstemeye istemeye futbol maçları, millet anlamasın diye anlattığımız,
heteroseksüel sex hikâyeleri vardı!
Hayatı, istemeye istemeye yaşıyorduk aslında.
Gene o gün, saklanarak yaşadığım bu hayattan kurtulur da, ailemin
beni kabul edip, özgür hayata geçerim umuduyla açıldım işte ben…
Hayat düşüncelerim kadar mükemmel değildi.
Gelecekten gelen bir söz kafamı bulandırdı, aslında geçmişe
aitti. “El alem ne der yavrucuğum?”
Doğru bir soruydu. Ya el alem ne derdi? Hayat, zaten el alem
için yaşanan, kendi benliğinin olmadığı bir olguydu dimi? Şu hayatta elalem için yaşıyorduk bir nevi…
-----
Kafamda dep deli sorularla odamda yatıyordum. İçimden –ta kalbimin
en derinlerinden- ailemin beni
anlayacağı ve “Sen bizim oğlumuzsun. Bu gerçek bunu değiştirmez” demesi
geliyordu. Birde beynimin fikri vardı. “Onlar seni sen olduğun için değil.
İdeallerindeki sen olacağında sevecekler” diyordu.
Odamdan çıkıp, salonda televizyon izleyen babamın yanına
geçtim. İkimizden de on dakika çıt çıkmadı. Kararlıydım. Beni kabul etmelerini
istiyordum. Hayatta kimse için değil, kendim için yaşamak istiyordum.
On dakikanın sonunda cahil cesaretim tavan yaptı. Bir anda,
bir çırpıda söylemeliydim ki reaksiyonu az olmalıydı. Babam televizyona
bakıyordu…
“Bana söylemek istediğim bir şey var mı baba?”
“Yok! Senin söylemek istediğin bir şey var mı?”
“Baba, ben eşcinselim! Erkek bedenini seviyorum, ona ilgi
duyuyorum. Sen nasıl kadınları seviyorsan bende erkekleri seviyorum. Toplumda
böyle bir sürü insan var, ama korkuyorlar, ortaya çıkamıyorlar…”
Anlamsız ve boş bir suratla babam bana bakıyordu. O boş
bakışların altında aslında ağlayan bir göz ve o gözü kapatan kocaman bir maske
vardı. Çok geçmeden o da düştü. Babam ağlamaya başladı…
Kısıkça bir sesle,
“Uuf, Allahım, El alem ne der, Keşke şu an ben ölseydim”
Dedi. Ve bitmeyecek bir hikayenin kapılarını sonuna kadar
açtı…
“Neler ummuştuk oysa
uzun seferine
çıkarken
alacakaranlığında
BİLİNMEZLERİN”*
*Ayşe Kulin "Saklı Şiirler"-'Hasret'
Devamında ne oldu ? Gerçekten öğrenmek istediğim bir şey. Umarım çok kötü şeyler olmamıştır.
YanıtlaSilDevamını yazacağım bebeyim ama vize haftası falan yazamadım. En kısa zamanda yazarım ama. Devamı da çok iç açıcı değil maalesef
Sildevamını merak ettim .yazacak mısın =)
SilAskerde olduğum için blogunu güncel olarak okuyamadım ama bugün hepsini okudum. Bence daha iyi oldu gibi.
YanıtlaSilZira başlarda mutlu, şen, şakrak kendisi ile barışık ve çevresine de pozitif enerji saçan birisi iken açılma durumunda kalınca, içine çökmüş yeniden bir sorgulama evresine girmiş suçluluk duyan depresyonda birisini gördüm.
Uzun bir aradan sonra tekrar yazmaya başlamışsın ve bu sefer istersem eşcinsel yönelimimden kurtulabilirim ! diyerek bir yoka çıkmışsın ve emin adımlarla da ilerliyorsun (emin adımlardan kastım eşcinsel yöneliminden kurtulmaktan ziyade eşcinsel yönelimini bastırma yok sayma yolunda olarak algılansın) ve görünen o ki mutlusun.
Eğer izlediğin yol seni yine başlardaki mutlu, şen şakrak, pozitif bir insan yapacak ise ve çevrene, arkadaşlarına karşı psikolojisi düzelmiş her şeyi çözmüş birisi olarak çıkaracak ise bize düşen sana bu yolda destek olmaktır. Kimsenin seni eleştirmeye hakkı yok, olamazda.
Seni bekleyen hayatında başarılar, mutluluklar umarım yaşadığın yıkımların daha büyüğünü yaşamazsın ve her daim mutlu olursun ;)
Sevgiyle kal ve lütfen yaşadığın değişim (sana göre), seni homofobik yapmasın.